Simit’in Gücü

İstanbul’da gezerken, karnınızın acıkmış olduğunu sık sık hissedebilirsiniz. Gerek ayakta, gerek umumi vasıtayla veya gerek özel arabayla giderken, “simit’i” genellikle pek yakında bulabilirsiniz. Bu her yerde bulunan sokak atıştırması, susamla kaplı yuvarlak biçimli fırında pişirilmiş sokak ekmeği, cam ile kapatılmış sokak arabalarında veya kafada taşınan tepsilerde, genellikle seyyar satıcılar tarafından satılmaktadır. Eğer yoğun trafikte arabanızda oturuyor iseniz, genellikle simitleri uzun bir sopada taşıyan ve arabaların arasında hareket eden bir satıcıdan alabilirsiniz.

Simidin Türkiye kaynaklı olduğu düşünülmektedir, çünkü Ottoman Türkleri Marmara Bölgesine on dördüncü yüzyılın ortasında geçince bu lezzetli ekmeği ortaya çıkmıştı. Simit kelime, Marmara Deniz’in sahilinde ve İstanbul’un güneyinde bulunan İzmit şehrinin Yunanlı adı “Smiti’den” gelmektedir. Simit Smiti’de üretilip geçen kervanlara satıldığı bilinmektedir. Bu kervanlar bu ekmeğe alındığı yere olan Smiti’nin adı vermişler. Evliya Çelebi, onyedinci yüzyılda tanınmış bir Ottoman gezgin ve yazar, İstanbul’da yetmiş fırın ve üç yüz fırıncı olduklarını kaydetmiştir.

Simit, Balkan ülkelerinde yaygın olarak bulunuyor ve Yunanistan’da, adı “koulouri” olarak, çok popülerdir. Ortadoğu’da, örneğin Lübnan’da da bulunuyor. İzmir’de, adı “gevrek” ‘tir, ve bu adı Bulgaristan’da geçmektedir. Sırpça’da adı yakın olan “devrek” ‘dir. Makedonya dilinde ise adı “gjevrek”. Simitin büyüklüğü, tadı ve diğer özellikleri bölgeden bölgeye değişmektedir. Örneğin, diğer Türk şehirlerden, Ankara’daki simitleri daha küçük ve gevrektirler.

Son yıllarda, simit ürünleri satan kafe dükkanlar çok popüler oldular. Bu kafe dükkanların bazıları satış zincirleri oluşturdular. Örneğin, Simit Sarayi ve Simit Dünyası Türkiye’nin genelinde kafe dükkan açtılar. Simit Sarayı aynı zamanda pekçok Avrupa ülkelerinde, birde Mısır’da ve Saudi Arabistan’da, kafeler açtılar. Simit Amerika’ya istila edip New York’da pek yakında bir kafe açılmış. Kafe dükkanın adı “Simit + Smith”. Simit orada “Turkish Bagel” olarak tanınmaktadır.

simit_saticilari_ve_simit_sarayi

Simit günün her saatinde yenebilir. Simit çoğu kez kahvaltıda yeniyor. Sabah Boğaz vapurlarında işe giderken yolcular bardak çay ile beraber simit yemeği seviyorlar. İstanbul’da bulunduğum uzun yıllarda, özellikle hafta sonuları öğleden sonra simit yemeği çok sevdim. Türk “five o’clock tea” gibi oldu. Sokağımızda, satıcı yüksek sesle “simitçi” bağırdı. Simitleri sıcacık taptaze olurdu. Simitleri eski kaşar paynir, tereyağ ve yeni demlenmiş çay ile yemeyi tercih etmekteyim. Bu kaşar peynir, koyun sütünden yapılan hafif, sarı renkli ve sert bir peynir olup, Trakya’nın en önemli süt ürünlerinden biridir. Eski kaşar ise olgunlaşmış kaşar peynir olup daha sert ve lezzetli bir peynirdir. Eskisi gibi yemesem bile, yine de zaman zaman özlem gidermek için bir simit yiyorum. Ama hep orijinal halinde yerim. Ne içine başka malzeme koyarım ne de Starbucks gibi esmer ekmek kullanırım.

Pekçok insan simitçilerin simitlerini nasıl kaza yoluyla yere düşürdüklerine ve sonra simitlerini yerden toplayıp tekrar satışa sunduklarına şahit oldu. Seyyar satıcıdan simit alırken, hıjyen aklımıza geliyor. Yalnız, görüyoruz ki, simitin lezzeti ve kolaylığı sağlık hususlardan daha fazla önem kazanmaktadır.

Her geçen gün Simit güç kazanıyor ve artık çok tutulan bir “fast food” ürün oldu. İlginç olarak, Türkiye’de “simit” kelime aynı zamanda gemilerin yanlarında asılan cankurtaran halkaları için kullanılıyor. Demek, simit hem insan açlıktan kurtarıyor hem de boğulmaktan. Hayat kurtarıyor. Yaşasın “simit” !

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

top